23 Haziran 2008 Pazartesi

Okuma




Rahip, öğretmen, okul müdürü, Shakespare ve Bacon uzmanı, dilbilim ve teoloji alanlarında ellinin
üzerinde kitabın yazarı Edwin A. Abbot'ın en "tanınmış" yapıtı Düzülke Türkçe'de! Üstelik kısa,
neşeli, bir ayağı matematiğe bir ayağı toplumsal eleştiriye basan, az rastlanır türden bir yapıt
olan bu öncü - klasik, Ian Stewart'ın sunuşu, kapsamlı açıklamaları ve kitabın sonuna eklediği
"matematikte Dördüncü Boyut" başlıklı yazısıyla zenginleşmiş olarak karşımızda:
Açıklamalı Düzülke.Akıllı geometrik şekillerin, karelerin, üçgenlerin, beşgenlerin,
çemberlerin yaşadığı bir düzlemde geçen bir macerayı anlatan Düzülke, bilimkurgunun öncüsü
yapıtlardan biri. Boyut, düzlem, uzay, çok boyutluluk gibi kavramlar üzerine zihin açıcı ve
düşündürücü bir öykü. Öykünün anlatıcısı Bir Kare önce bize ikiboyutlu ülkesini tanıtıyor;
sonra birlikte Çizgiülke ve Noktaülke'yi ziyaret ediyor, Uzayülke'de bir üst boyutu anlamaya
çalışmanın güçlüklerini tadıyor ve daha yüksek boyutlar üzerine kafa yoruyoruz.
Bunun yanı sıra, modern çağın temellerinin atıldığı bir dönem olan Victoria çağının İngiliz toplumuna
ilişkin kaygılarının bir izdüşümünü Düzülke'de bulmak mümkün:
Kadın haklarından, dar kafalı tutuculuğa, sınıfsal ayrımlaşma ve ayrıcılıklardan,
farklılıklara tahammülsüzlüğe kadar pek çok konu, kimi zaman acımasız bir ironiyle ele alınıyor.
Yaşayan en saygın popüler bilim yazarlarından olan matematik profesörü Ian Stewart'ın
özgün metne düştüğü notlar ise yalnızca metnin yaslandığı matematiksel kavramları açıklamakla
kalmıyor, okurun Düzüle'yi daha geniş, daha kapsayıcı bir bakış açısıyla ele almasının da yolunu
açıyor: Abbott'ın Victoria çağına ilişkin sayısız göndermesini açıklayıp, yaşamı ve entellektüel
çevresiyle ilgili bilgiler veriyor; H. G. Wells'den, Karl Marx'a, Victoria çağı ispritizmacılarından,
İslam matematikçilerine kadar pek çok farklı konu ve figüre değiniyor; ve en önemlisi de, matematiğin
ve fiziğin çok boyutluluk kavramına ulaşana dek geçirdiği aşamaları gözler önüne seriyor.
Açıklamalı Düzülke, bir yandan matematiksel düşüncenin gündelik düşünüşün uzağında, bir yandan kendine
özgü bir biçimde işleyişini ütün açıklığıyla ortaya koyan, bir yandan da matematikle diğer disiplinler
arasındaki ilişkiyi derleyip toparlayan bir yapıt.Stewart'ın notları zaten bir klasik olan ve ilk basımından
beri kitapçılardan eksik olmayan bu yapıta eğlendirici ve öğretici bir katkı sağlamış.
Hem Abbot hayranlarının hem de Abbott'la yeni taşınacak olanların edinmesi gereken basım işte bu.
Gregory McNamee, Publishers Weekly





Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi? Siz hiç Loto’da büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar?
Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı?
Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mi yoksa geleceği mi görüyorsunuz?

20 Haziran 2008 Cuma

i remember of the two song ...



Can't see the meaning of this life I'm leading
I try to forget you as you forgot me
This time there is nothing left for you to take, this
is goodbye

Summer is miles and miles away
And no one would ask me to stay

And I should contemplate this change
To ease the pain
And I should step out of the rain
turn away

Close to ending it all, I am drifting through the
stages
Of the rapture born within this loss
Thoughts of death inside, tear me apart from the core
of my soul

At times the dark's fading slowly
But it never sustains
Would someone watch over me
In my time of need


When all is withered and torn
And all has perished and fallen
These great wooden doors shall remain closed. . .

When the heart is a grave filled with blood
And the soul is a cold and haunted shall of lost hope
When the voice of pride has been silenced
And dignity’s fires are but cinders
. . .their grandeur shall remain untainted

It is this grandeur that protects the spirit within
From the plight of this broken world, from the wounds in her song
I wish to die with my will and spirit intact
The will that inspired me to write these words
Seek not the fallen to unlock these wooden doors






Dostlarım artık savaşı kaybettik .. vakit artık siperlerimize dönüp tekrar kazmanın vaktidir.

Uzun zaman bıraktık yine aramıza..... sinirlerimizi bozduk . anti depresan ve işlerin dışında zend framework ve pascallın olasılık teorilerinin arasından çıkamadık bir türlü demokrasi ile ilgili olan yazımızı biraz daha geliştirdik ama yine bitiremedik malum konu biraz uzun tarihsel bir araştırmada isteyince baya bir genişledi ..dini kitaplardaki yorumlarına baktık ... kendisi ile demokrasi arasında bir başlıkta karar kıldık... bir insanın kendisi ile demokrasi arasında bağ kurmanın yollarını aradık yine darlandık ama az kaldı gerçekten az kaldı hayat ne kadar olumsuz giderse gitsin hayat ne kadar yoğun yorucu ve korku dolu olursa olsun en kısa zamanda (yazıları toparlaya bilirsek ) demokrasi ile ilgili yazımızı yayınlayacağız.

ve bu yüzden charles bukowski nin bir şiirine yer verdik

Baş Rahibenin Irzına Geçmek

İnsanın kağıt üstünde
kıçını açması
kimilerinin ödünü patlatır
ve patlatmalıdır da:
yazdıkça
kendilerine
"eleştirmen"
sıfatını yakıştıranlara karşı
gardın düşer.
kaçıkların harbi tuhaflıklarını
kendilerine yapılmış
hakaret sayarlar.
şiirin gizemli
munis ve
neredeyse anlaşılmaz
olmasını yeğlerler.
yüzyıllardır bozulmadı
oyunları.
züppelerin ve
sahtekarların mabedi oldu
bu şiir.
mabedin karıştırılmasını
baş rahibenin ırzına geçilmesi ile
bir tutarlar.

ayrıca, karılarını,
arabalarını,
sevgililerini,
ve üniversitedeki işlerini
kaybetmeleri de
demektir.

akademisyenlerin korkması için
neden çok
ve kalleşçe savaşmadan
ölmeyecekleri kesin

ama biz çoktandır
hazırız

ara sokaklardan geliyoruz,
barlardan,
cezaevlerinden,

onların şiiri nasıl yazdıkları
bizi ilgilendirmiyor

ama farklı sesler,
yaratmanın
ve yaşamanın farklı yolları olduğunda
ısrarlıyız

ve sesimizi duyurmak,
duyurmak,
duyurmak
niyetindeyiz

yüzyıllardır süre gelen bu
muharebede.

geldik
ve
kalıcıyız,
böyle
biline.

charles bukowski
alıntı